Çakra Nedir ?

Ana çakralar

Çakralar vücudumuzdaki enerji, yaşam gücü,hayat enerjisi merkezleridir. Çakraları küçük enerji girdaplarına ya da pervanelere benzetebilirsiniz. Sağlıklı çakraları zihninizde tüm yaprakları sağlıklı bir şekilde açılmış bir gül ya da nilüfer çiçeğine benzer şekilde canlandırabilirsiniz. Her çakranın sorumlu olduğu organlar, duygular ve dış dünyaya ait fonksiyonları vardır yani çakraların son derece karmaşık görevleri vardır ve hayatımızı direkt olarak etkilerler. Ana çakralarımızın her biri omurga boyunca dizilmiştir. Omurganızı geniş bir enerji yolu ya da ana elektrik hattı olarak düşünün ki bu aslında doğru bir benzetme çünkü omurilik tüm elektrik sinyallerini bütün organlarımıza ve uzuvlarımıza taşır ve oradan aldığını beyne götürür. Bu elektrik hattının üzerinde ana giriş ve çıkış prizleri düşünün. Ve bu prizlerle vücudunuzun yaşam sinyalleri yönetiliyor. Çakraları dengeli bir kişide bu ana prizlerin tüm sigortaları passız, kirsiz, olması gerektiği gibi çalışır, şalterler ihtiyaca göre açılıp kapanır. Çakraları dengesiz kişilerde ki bu çoğunluğumuz da böyle, sigortaların kimi yanmış, kimi paslanmış, şalterler çoğu zaman kapalı, bazen de hiç kapanmıyor, enerji yönetimi tamamen verimsiz, ya aşırılık yaşıyoruz ya da eksiklik, bunun yanında sağlık sorunları da baş gösteriyor.

Çakra, (Sanskritçe kaynaklı bir kelime olup, Pali: chakka, Çince: 轮, Tibetçe: khorlo) tekerlek ya da dönüş anlamına gelir. Hindu geleneklerine ve bazı inanç sistemlerine göre insanda bulunan enerji merkezlerinin girdap şeklinde dönen enerji alanlarından oluştuğuna inanıldığı için onlara bu isim verilmiştir.

KÖK ÇAKRA BİRİNCİ ÇAKRA

Kök chakra bizi maddi, dünyaya bağlar. Kozmik enerjileri maddi ve dünyevi düzeyle­ re aktarır dünyasal enerjiyi de sübtil sistemi­ mize iletir.
Burada “Toprak Ananın ruhu” ile bağlantı kurarız ve onun temel gücünü, sevgisini ve sabrını görürüz. İnsanoğlunun bu gezegende yaşaması ve yaşamını devam ettirmesi için bireysel ve evrensel ihtiyaçları vardır. Bunlar
. birinci chakranın etki küresine (sahasına) aittir.
Onu açmayı başaranlar dünyadaki yaşamı tüm yönleriyle kabullenecekler, fiziksel var­ lıklarına “evet” diyecekler ve dünyasal güçler­ le uyum içinde yaşamaya ve davranmaya ha zır olacaklar.
Kök chakra, dünyasal öğelerle tanımlandı­ ğından, rengi kırmızıdır. Gezegenimizin çe­ kirdeğinden fışkıran enerjinin ve canlılığın kırmızısı. Bize dünyasal kararlılık ve hayatı­ mızı kurabileceğimiz “sağlam temel” ler ve­ rir.
Bir varlık kurmak, maddi güven bulmak ve bir aile kurarak soyunun hayatta kalmasını sağlamak, cinselliğin fiziksel bir işlev ve ço­ cuk sahibi olmanın bir yolu olarak kullanıldı­ ğı birinci chakranın etki sahasına aittir.
Kök chakra diğer yüksek chakraların ya­ şamsal temelini oluşturur ve yaşam gücünün kaynağıdır. Burada tükenmez kundalini ener­
jisiyle içiçeyiz. Sushumna, ida ve pingala, in­ san bedeninin üç temel enerji kanalı, bu chakradan başlıyor. Bedendeki kalp gibi kök chakra da sübtil enerji çevrimlerinin merke­ zini oluşturuyor. Dahası ortak bilinçdışının gerçek mekanı da burası. Ortak bilinçdışının kaydedilmiş bilgisine bu chakrayla girebili­ yorsunuz. İç dengeyi sürdürebilmek için kök chakra yedinci chakrayla her zaman uyum içinde olmalıdır.

GÖBEK ÇAKRA İKİNCİ ÇAKRA

İkinci chakra süzülmemiş, ilkel duygula­ rın, cinsel enerjilerin ve yaratıcılığın merke­ zidir. Tüm biyolojik yaşamın kaynağı olan su ile tanımlanır ve astrolojik düzlemdeki duy­ gusal küreye karşılık gelir.
Su, yeni yaşamı döller ve üretir. Kuyrukso­ kumu chakrası yoluyla, doğanın tümünden geçen enerjileri dölleme ve alma işlemine ka­ tılırız. Kendini, işimizde duygu ve yaratıcılık şeklinde ifade eden yaratma sürecinin bir parçası oluruz.
Kuyruksokumu chakrası sık sık, yaratıcı enerji şeklinde varolan, Tanrı’nın “dişi” yönü Şakti’nin gerçek mekanı olarak düşünülür. Et­ ki sahası içinde yeni yaşam yaratma dürtüsü ıaşıydfl erkek üreme organları ve kadınlarda da yaratıq dürtüler alıp üreme hücreleri üret-
tikleri bölgeler bulunur. Bu bölgelerde büyü­ yen varlık beslenir, korunur ve gelişimi için ihtiyacı olan herşey sağlanır.
Öte yandan, su unsuru temizler ve saflaştı­ rır. Yaşamsal akışını engelleyen tıkanıklıkları çözer ve sürükler. Maddi düzlemde bu, böb­ reklerin ve mesanenin temizleyici fonksiyon­ larıyla kendini gösterir, ruhsal düzeyde ise, bizim, yaşamı her an yenilenen bir şeymiş gi­ bi görmemize yol açan özgür duygular şek­ linde görülür.
Başkalarıyla, özellikle de karşı cinsle ilişki­ lerimiz ikinci chakranın işlevleriyle önemli ölçüde etkilenir. Eros’un birçok belirtisi ve egonun sınırlarından kurtulup cinsel birleş­ mede daha çok bütünlük yaşama isteği, hep bu alana aittir.

SOLAR PLEKSUS (MİDE CHAKRA) ÜÇÜNCÜ ÇAKRA

Üçüncü chakra birçok şekilde adlandırılır. Buna bağlı olarak, yeri hakkrnda çeşit çeşit düşünceler vardır. Aslında söz konusu olan, birkaç ikincil chakraya sahip temel bir chak­ radır, fakat işlevsel olarak birbiriyle çok sıkı ilişki içinde olduklarından, tek bir chakra olarak düşünülebilir. Yani üçüncü chakranın işlevleri oldukça karmaşıktır. İlgili unsuru ateştir ve ateş ışığı, sıcaklığı, enerjiyi ve akti­ viteyi temsil eder, ruhsal düzlemde de saflaş­ mayı gösterir.
Bir adıyla Güneş Sinirağı Chakrası güneşi­ mizi, güç merkezimizi temsil eder. Burada, eterik bedenimizi besleyen, oradan da fizik bedenimizi canlandıran ve yaşatan güneş enerjini emeriz. Üçüncü chakrada insanlarla ve maddi dünyayla ilişki içine gireriz. Bede­ nimizin duygusal enerji yaydığı bölgesi bura­ dadır. Başkalarıyla ilişkilermiz, hoşlandıkları­ mız ve hoşlanmadıklarımız, ve uzun süreli
bir ilişkiye girme yeteneği, hep bu merkez­ den kontrol edilir.
Sıradan bir insan için, üçüncü chakra kişi­ liğin temelini temsil eder. Burada toplumsal kimliğimizi buluruz ve kişisel otoriteye, ba­ şarı ve güç isteğiyle ya da toplumsal kalıpla­ ra uyum sağlayarak bu kimliği desteklemeye çalışırız.
Üçüncü chakranın en önemli görevi, bilinç­ li olarak, yaratıcı enerjisini kontrol ederek ve kullanarak düşük chakraların arzularını ve isteklerini saflaştırmaktır. Bunun sonucunda tüm varlık düzeylerinde mümkün olan en üst dereceye ulaşılarak, yüksek chakraların ruh­ sal zenginliği maddi dünyada görülebilir.
Üçüncü chakra, isteklerimizin ve arzuları­ mızın merkezi, duygula,rın taşıyıcısı olan ast- . ral bedene doğrudan bağlıdır. Burada düşük chakraların yaşamsal arzuları, istekleri ve duyguları sindirilir, daha doğrusu, yüksek enerji kalıplarına dönüştürülür ve yüksek chakraların enerjisiyle bağlantı koparılmadan
varlığımız şekillenir.
Bedensel olarak karşılık geldiği bölge kara­ ciğerdir. Karaciğer, sindirim sistemi ile bağ­ lantı halinde, alınan yiyeceğin yararlı olanını yararsızından ayırarak ve yararlı olanı da, be­ denin uygun bölgelerine geçmeden önce kul­ lanılır maddelere dönüştürerek görevini ta­ mamlar.
Duyguların, isteklerin ve deneyimlerin ka­ bullenilip bütünleştirilmesi, üçüncü chakra­ nın rahatlayıp açılmasına yardımcı olur. Bu şekilde içimizdeki ışık artırılıp yaşamdaki durumumuz aydınlatılır.
Genel ruh halimiz, önemli ölçüde, içimizde parlamasına izin verdiğimiz ışığın miktarına bağlıdır. Üçüncü chakra açıldığında, kendimi­ zi, aydınlanmış ve neşe dolu hissederiz. En­ gellendiğinde ya da bozulduğunda ise kas­ vetli ve dengesiz hissederiz. Aynı anda, içi­ mizdeki duyguları dünyaya yansıttığımız için, yaşam bize parlak ya ·da karanlık ge­ lir.Görüşümüzün açıklığını ve gördüğümü­ zün niteliğini belirleyen, içimizdeki bu ışık miktarıdır.
Bu chakra, iç bütünlüğü artırarak, yavaş yavaş entellektüel anlayışın sarı ışığını bilge­ lik ve bolluğun altın rengine dönüştürür.
Solar pleksüs chakra yoluyla öteki insanla­ rın titreşimlerini algılayıp ona göre tepki gös­ teririz. Kötü titreşimlerle karşılaştığımızda üçüncü chakranın anı daralması, bizi muhte­ mel tehlike konusunda uyarır. İçimizdeki ışık, bedenimizi bir kalkan gibi saracak kadar güçlü olduğunda, bu geçici korunma meka­ nizması, gereksiz hale gelir.

KALP ÇAKRA DÖRDÜNCÜ ÇAKRA

Kalp chakrasının amacı sevgi yoluyla tam birleşmeye ulaşmaktır. Bazen üzüntü acı, ay­ rılık korkusu ya da sevgiyi yitirme korkusu şeklinde görünseler bile, derin bir ilişkiyi uyumu ve sevgiyi kalp chakrası yoluyla ifade ederiz. Saf ve tamamen açık olduğu zaman, dördüncü chakra, sadece kendisi için var o­ lan ve kazanılıp kaybedilemeyen bu gerçek, mutlak sevginin merkezini oluşturur. Bu sev­ gi, yüksek chakralarla bağlandığında, Bhak­ ti’ye yani tüm Yaratılış’taki İlahi varlığın far­ kına varmanızı sağlayan ve evrendeki herşe­ yin kalbiyle birleştiren İlahi Sevgi’ye dönü-
şür. Bu hedefe ulaşma yolunda kalbimiz ken­ di kişiliğimizi sevmeyi, anlamayı ve kabul­ lenmeyi öğrenmeli ve ilk şart olarak, başkala­ rına ve genelde hayata “evet” diyebilmeli.
Bir kez, tüm deneyimlerimizi, isteklerimizi ve duygularımızı derin bir anlamda kabul edip amaçlarını anladıktan sonra, dördüncü chakrada yaşamı sevgiyle kabulleneceğiz, çünkü yaşamın tüm duyguları ve ifadeleri sevgi ve birlik arayışından doğuyor ve aslın­ da onlar da sevginin bir ifadesi.
Olumlu ve sevgi dolu bir kabulleniş, bilinç­ li bir “evet” deyiş, olumsuz ifade şekillerinin ve duyguların karşı koyamayacağı titreşimler doğuruyor. Yoğun keder, öfke ya da umut­ suzluk duygularının, sevgiyle, yansız ve bö­ lünmemiş bir ilgiyle nötralize edilebildikerini belki, siz de farketmişsinizdir. Henüz farket­ mediyseniz, zaman zaman bunu uygulayın.
Acı ya da hastalık çekiyorsanız, zarar gör­ müş organa ya da vücut bölgesine sevgi dolu ilginizi vererek sağlığına tekrar kavuşmasını önemli ölçüde hızlandırabilirsiniz. Demek ki, kalp chakranızda kendiniz kadar başkaları için de büyük bir dönüştürme ve yerleştirme potansiyeli taşıyoruz. Kişiliğinizin tüm yön­ lerini sevmeyi ve tamamen kabullenmeyi öğ­ renirsek değişebilir ya da iyileşebiliriz. Aynı sevgi, başkalarına karşı tam bir sevgi için, şefkat ve anlayış için de bir ön şartttır.
Kalp chakrasının enerjisi çok güçlü akar ve açık bir kalp chakrası, başkaları üzerinde, kendiliğinden iyileştirme ve dönüştürme et­ kisi yaratabilir. Fakat bilinçli ve kasıtlı iyileş­ tirme durumlarında iç göz chakrası da rol al­ malıdır.
Kalp chakrası, yeşil, pembe ve bazen de al­ tın renginde ışımalar yapar. Yeşil, tedavi, sempati ve uyumun rengidir. Eğer aydınlan­ mış bir kimse (aurayı “görme” yeteneğine sa­ hip biri) bir kişinin kalp chakrasında açık ye­ şil bir renk algılıyorsa, bu, gelişmiş bir şifa verme yeteneğini gösterir;· eğer aura pembe ile karışık altın rengi ise, kişi, İlahi olanın saf
ve cömert sevgisinde vaşıyor demektir.
Kalp chakrası genellikle en derin ve en canlı sevgilerin zemini olarak görülür. Bu enerji merkezi yoluyla ruhumuzun evrensel parçasıyla, içimizdeki İlahi varlığın parıltısıy­ la ilişki kurabiliriz. Kalp chakrası, ayrıca Üçüncü Göz ya da alın chakrasının açılması için, algıların arıtılmasında önemli bir rol oy­ nar, çünkü Yaratılışın daha gizemli yönleriyle ilişki kurmak, kalbini adamaktan geçer. Yani, alın chakrasının yüksek yetenekleri, kalp chakrasıyla elbirliği içinde gelişir.
Bunun için, Doğu’daki ve Batı’daki çoğu spiritüel disiplinler ya da okullar, özellikle kalp chakrasının açılması üzerinde yoğunla­ şırlar .

BOĞAZ ÇAKRA BEŞİNCİ ÇAKRA

Boğaz chakrası insanın ifade, iletişim ve esin yeteneğinin merkezidir. Boyunda bulu­ nan ve arkaya doğru açılan daha küçük bir yan chakrayla bağlantılıdır. Çoğunlukla bu iki enerji merkezi tekmiş gibi görülür. Boyun chakrasının fonksiyonu boğaz chakrasıyla çok sık ilişki içinde olduğundan beşinci chak­ ranın anlatılmasında bu ikisini birleştirdik.
Beşinci chakra ayrıca düşük chakralarla taç merkez arasında önemli bir bağlantı kurar. Düşüncelerimizle duygularımız, dürtüleri­ mizle tepkilerimiz arasında bir köprü işlevi görür. Aynı zamanda, tüm chakralarla dış dünya arasında iletişim sağlar. Boğaz chak­ rası yoluyla içimizdeki canlı olan herşeyi ifa­ de ederiz: gülmemiz ve ağlamamız, sevgi ve mutluluk duygularınız, endişe ve saldırganlı­ ğımız, niyetlerimiz ve arzularımız, düşünce­ lerimiz, bilgilerimiz ve iç dünyamızı algıla­ mamız.
Boğaz chakrasının ilgili unsuru esirdir. Yo­ ga öğretilerinde, düşük chakralar, yani top­ rak, su, ateş ve havayı oluşturan temel öğe olarak görülür. Esir, ayrıca sesin de ileticisi­ dir, genel olarak konuşulan sözün ve Yaratıcı “kelam”ın. Özetlemek gerekirse, tüm oluş dü­ zeylerindeki bilginin iletici ve aracı öğesidir.
İç yaşamımızı iletmemiz, öncelikle konu­ şulan sözle olur. Müzik, görsel ve sahne sa­ natları, dans gibi yaratıcı ifade şekilleri sonra gelir. Boğaz chakrasında, sakral chakranın yaratıcılığı diğer chakraların enerjileriyle bir­ leşir ve esir bu enerjileri dış dünyaya iletile­ cek şekle dönüştürür.
Fakat, yalnızca içimizde bulunan ifade edebileceğimizden, beşinci chakranın görev­ lerinden biri de, belli bir iç genişlik sağlama­ sı , düşünce ve eylemlerimizi yansıtmaya yar­ dımcı olmasıdır. Boğaz chakrasını ne kadar çok geliştirirsek, zihinsel bedenimizin o ka­ dar bilincinde oluruz ve öteki enerji bedenle­ ri arasındaki ayrımın farkına varabiliriz. So­ nuç olarak, artık düşüncelerimiz, duyguların ve fiziksel duyuların egemenliği altında ol­ mayıp objektif bakış açısına sahip olur.
Esir ayrıca, zamanın başlangıcından beri kaydedilmiş olayların, eylemlerin, duyguların ve düşüncelerin astral ışığı olan Akaşa kavra­ mıyla da açıklanır. Eğer sınırsız uzay ve son­ suz gökyüzü gibi açılırsak, bilginin ve içgörü­ nün en derin düzeyiyle ödüllendiliriz. Esirin
açık mavi, rengi boğaz chakrasının da rengi­ dir. Böylesi derin bir bilgiye ulaşmanın en iyi yolu sakin olmak ve iç ve dış uzayımızı dinlemektir. İşitme duyusu beşinci chakraya aittir. Burada kulaklarımızı açıp Yaratılış’ın açık ve gizli seslerini dinleriz. Yine burada kendi sesimizi algılar, iç ruhumuzla ilişki ku­ rup onun esinine sahip oluruz. Ayrıca, kişi­ sel yol göstericiliğimize sarsılmaz bir güven duygusu geliştiririz. Yaşamdaki gerçek göre­ vimizin, Dharma’mızın bilincine varırız. İç dünyamızın ve var oluşumuzun sübtil (gi­ zemli) düzeylerin, maddi qünya kadar gerçek olduğunu anlarız; gizemli sahalardan ve ger­ çekliğin yüksek boyutlarından bilgiyi alabilir ve yayabiliriz. Bu İlahi esin; kendimizi ifade etmemizin temeli olur.
Beşinci chakra yoluyla, tüm oluş düzeyle­ rindeki mükemmelliğin bireysel ifadesini bu­ luruz

ALIN ÇAKRA (AJNA CHAKRA) ALTINCI ÇAKRA

Oluşun bilinçli algılanışı altıncı chakra yo­ luyla meydana gelir. Yüksek zihinsel güçleri­ mizin, entellektüel kapasitemizin, hafızamı­ nız ve irademizin merkezidir. Fizik düzlem­ de, merkezi sinir sisteminin yönetim merke­ zidir.
Gerçek rengi berrak bir çivit mavisidir (lacivert) fakat sarı ve menekşe de bulunabi­ lir. Bu renkler çeşitli bilinç düzeylerinde farklı fonksiyonlara sahiptirler. Akılcı ya da entellektüel düşünce sarı ışıma yaratırken, berrak bir koyu mavi, sezgiyi ve holistik dü­ şünceyi temsil eder. Duyu üstü algılama me­ nekşe tonu renklerle gösterilir.
Yaşamımızdaki her bilinçlenme, öncelikle bilinçaltı duygusal kalıplarla ya da gerçeklik bilgisiyle beslenen düşünce ve hayallerle başlar. Nasıl tamamlanmış bitkinin ihtiyacı olan bilgi tohumda bulunursa, Yaratılışta be­ liren tüm bilgiler de saf “Oluş”ta bulunur. Ku­ antum fiziğinde bu alana “standardize alan” ya da “maddenin en düşük hareket alanı” de­ nir.
Oluş kendi varlığının bilincine vardığında,
yaratıcı gelişim başlar. Özne ve nesne arasın­ da başlangıçta oluşan ilişki ikiciliğe yol açar. Oluş, şekilsizliğinde, ilk titreşim kalıbını meydana getirir.
Bu ilk temel titreşim açısından bakıldığın­ da farkındalığın gelişimi yolundaki her adım yeni ve farklı bir titreşim kalıbı yaratır. Böy­ lece saf eterik oluştan maddenin en yoğun haline kadar yaratılışın düzeyleri insan yaşa­ mında belirir ve çeşitli titreşim düzeyleriyle birlikte chakralarla temsil edilirler. Bu geli­ şim, içimizde ve üzerimizde meydana gelir.
Üçüncü göz, bilince ulaşmanın mekanı ol­ duğundan, burada maddeyi belirleyip, ayrış­ tırabilirsiniz. Fiziksel düzeyde yeni gerçek­ likler yaratabilir,eskileri çözebilirsiniz.
Kural olarak, bu süreç bizim yönümüzden otomatikman ve bilinçsizce gelişir. Yaşamı­ mızdaki kararlı düşüncelerin çoğu çözümlen­ memiş duygusal kalıplarla kontrol edilir ve kendimizin ve diğerlerinin fikirlerine ve ön­ yargılarına göre programlanır. O halde, zihni­ nimiz çoğu kez, duygu yüklü düşüncelerimi­ zin efendisi değil uşağıdır. Bu düşünceler ya­ şamımızda da ortaya çıkar çünkü dışarıdan algıladığımız ve yaşadıklarımız aslında öznel gerçekliğimizin belirtileridir.
Bilincimizi geliştirerek ve üçüncü gözü açarak, bu süreci daha iyi denetleyebiliriz ve hayal gücümüz de isteklere ulaşmak için ge-
rekli enerjiyi yaratabilir. Açık bir kalp chakra­ sıyla işbirliği içinde, yakın ve uzak mesafele­ re şifa dağıtan enerjiler gönderebilirsiniz.
Aynı zamanda fiziksel gerçekliğin ötesin­ deki tüm yaratılış düzeylerine ulaşabiliriz. Bunun bilgisi bize, sezgi, altıncı his ya da aşı­ rı duyarlı işitme, hissetme şeklinde ulaşır. Önceden belirsizce şüphe ettiğimiz şeyler şimdi daha açık bir şekilde algılanır.

TAÇ ÇAKRA YEDİNCİ ÇAKRA

Taç chakrası en yüksek insan mükemmelli­ ğinin kaynağıdır ve genellikle kafanın üstün­ de durur halde temsil edilir. Gökkuşağının
tüm renkleriyle parlar fakat baskın renk mor­ dur. Bu chakranın dış çiçekleri 960 yapraktan oluşur. İçinde bulunan ikinci bir çiçek beyaz ışıkla parlayan 1 2 taç yapraktan oluşur.
Nasıl spektrumun tüm renkleri renksiz ışıkta birleşiyorsa, en yüksek chakra da dü­ şük merkezlerin tüm enerjisini içinde barın­ dırır. Öteki chakra enerjilerinin hepsinin kay­ nağı ve başlama noktasıdır. Tüm oluşmamış şekillerin ve niteliklerin bulunduğu oluş dü­ zeyiyle burada birleşir.
Burada kendimizi evimizde hissederiz. Ha­ yat yolculuğuna buradan başladık ve gelişi­ mimizin sonunda buraya döneceğiz. Hepimi­ zin parçası olan temel İlahi ilkeyle birliği bu­ rada yaşarız. Kişisel enerji alanımız evrenle bir olur.
Önce zihinsel, sonra sezgisel olarak kavra­ dığımız her şey şimdi tam anlayış noktasına ulaşıyor. Bize yedinci chakrayla verilen far­ kındalık, üçüncü göz chakrasıyla verilen bil­ ginin çok ötesinde, çünkü artık algıladığımız nesneden ayrı değiliz. Çeşi-tli Yaratılış ifade­ lerini, parçası olduğumuz ilahi bir bilinç oyu­ nu olarak yaşıyoruz.
Yedinci chakranın açılım yolu mor renkle belirtilir. Mor, meditasyon ve kendini adama­ nın rengidir. Altı düşük enerji merkezini bi­ linçli etkileme olanağı bulunmasına rağmen yedinci chakra durumunda yapabileceğimiz
tek şey, kendimizi açarak oluşun üzerimiz­ den geçmesine, bizi aşmasına izin vermek.
Yedinci chakra açıldığında diğer altısında kalan tüm tıkanıklıklar çözülür ve enerjileri mümkün olan en yüksek frekanslarda titreş­ meye başlar. Her chakra, kendi düzeyinde, İlahi oluşun bir aynasıdır ve kendini, müm­ kün olan en yüksek potansiyelle ifade eder.
Taç chakrası tamamen uyanır uyanmaz, kozmik enerjileri emme görevi sona erer ve enerjiyi kendi şekliyle yayar. Çıkan bir lotus çiçeği başın üstünde saf ışıktan bir taç oluş­turur.

ÖNEMLİ NOT:

Bioenerji, vücudun enerji bedeninin dengelenmesini sağlayan bir uygulamadır.Kişide bulunan rahatsızlıklar için bioenerjist asla kesin teşhis ve tıbbi tedavi iddasında bulunamaz. Söz yada garanti veremez. Hiçbir ilaç, iğne, alet cihaz kullanılmadan uzaktan el değmeden yapılan yan etkisiz ve zararsız bir uygulamadır.

Bioenerji uygulaması kısaca enerji dengelenmesini ve akort yapılması tıbbi tedavi ve kontrollerinizi takip etmeksizin sorumluluğumuzdadır. Sitedeki yazılar ve diğer materyaller bilgi vermek amaçlıdır. Bu sitede yer alan içerik hiçbir durumda tanı, tedavi amacı bir öneri niteliği taşımamaktadır. Tüm sağlık sorunlarınız için öncelikle doktorunuza başvurunuz.